31 Ağustos 2007 Cuma

Zip'lenmiş Film Özetleri

Bundan sonra, buradaki girişimin bir benzerini yazmak yerine, Sercan'ın blogundan arakladığım yöntemle, izlediğim filmleri yazacağım:

In 3 Tages Bist Du Tost:
- Üç gün içinde öleceksin.
- Lay lay lom.
- Biz burada sadece üç polisiz, birimiz de sigara içmekle meşgul.
- Biz genciz, kendimiz hallederiz.
- Aferin. Öl, öl, öl.
(2/10)

Happy Feet (9.kez)
- Hipidi hop. Çıkıdı çıkıdı, çap çap.
- Höt, dinsiz.
- Takıdı tukudu, tak tak.
- Dünyayı kurtaralım.
- Olur, hemen.
- Glorya, o şişkoya mı veriyosun?
- Çıkıdı çıkıdı, çap çap.
(9/10)

300 (5. kez)
- Döverim.
- Babayı döversin. Gayiz biz.
- Al sana, al sana.
- Nahhh!!! Gayiz biz.
- Diz çök.
- Spartaaa... Gayiz dedik.
(8/10)

Tenacious D, Pick of Destiny
- Biz rockçıyız.
- Biz şişkoyuz, buyrun bunlar da götlerimiz.
- Biz salağız. Biz salağız ama rockçıyız.
- Biz komik olmaya çalışan rockçı şişko salaklarız. O filmden, bu filmden arak yaparız.
- Meat Loaf, Ronnie James Dio.
(4/10)

Sınav
- Güzel bi film yaptık, senaryo idare eder ama anlatım, oyunculuk felan süper, görüntü yönetmeni de iyi iş çıkardı, müzikler de yakıştı, sosyal mesaj verip sistem eleştirisi de yaptık... Arada bi de VanDamne kattık mı süper olur...
(7/10) Beni şaşırtan bir film oldu, dalga geçecek pek bir şey bulamadım. Ama Van Damne gerçekten *aşırı* gereksizdi.

27 Ağustos 2007 Pazartesi

Rubik'in Deli Küpü

Kübik arkadaşım Rubik Küpü almış... Eski günlerin hatrına oynayıp duruyordum... Tabi, benim oynamam günlerce sürdü ve sonuç alamadım...

Bu linki keşfedince de, bıraktım zaten kenara... Ben bi zavallıyım...

Ek:
- Düzgün formüllerden oluşan bi site bulamamıştım, artık kendim yapabilicem.. Nihoahaha

h-Afta s-Onu

Haftasonu tembelliği (yani bana göre eğlencesi) evden 36 saat boyunca çıkmayıp film izleyerek ve garip oyunlar oynayarak yaşandı... Buyrun, haftasonunun beni en çok eğlendiren onu:
-----------------------------------------------------------------------------------
1) Prestige : Her seyredişte farklı tad alıyorum, tavsiye...

2) Howl's Moving Castle : Söylenecek söz yok, ama onküsuruncu kere seyredince birinciliği kaptırıyor.

3) Die Hard 4.0 : Eh, tür için epey güzel, seyredilir, eğlenilir...

4) CSI:NY : Niye bu kadar çok seviyorum bu dizileri ben.. Bigün cinayet işliycem galiba...

5) Magic Academy, Mortimer Beckett and the Secrets of Spooky Manor, Ravenhorst, Agatha Christie's Death on the Nile tarzı oyunlar.. Evet hepsini oynayıp bitirdim, beynim döndü...

6) Evan Almighty : Hiç bir şey beklemeyin, eğlenirsiniz... Devam filmi diye "büyük ihtimalle kötüdür" önyargısına da kapılmayın... Zeki espriler var...

7) 4: Rise of The Silver Surfer : Sanırım filmin başrolünde Silver Surfer var... Evet, evet öyle... Diğerleri figüran, onun dışındaki şeyler senarist zorlaması, sadece o bölümleri seyredebilirsiniz...

8) Misafirlere misafir olmak... Bütün haftasonu yatıp tüm işleri evde misafir olan arkadaşlara bırakmak... Sürekli içecek istemek...

9) Çok sevdiğim birinin çok sevindirici haberini almış olmam... Bkz: yantaraf

10) Disturbia : Hmmm... Eeee, ne desemmm... Belli yaşa hitab et, Hitchcock'tan arak yap, sonrası.... Boş iki saat, gençlere tavsiye edelim...


ek:
Bu girişi blogumun en gereksiz ve zorlama girişi ilan ediyorum.. itirazı olan sıraya geçsin...

22 Ağustos 2007 Çarşamba

Strom Varx 2

Login ekranındaki linklere, reklamlara vs hep gıcık olurum... Ama az önce "iyi ki tıklamışım" olduğum bir link ile karşılaştım...

Başarılı... detaylı incelenmeli...

http://stromvarx2.blogspot.com/

Ben ve Ünlüler

Nereden esti bilmiyorum, sabah sabah (malum mekanda, malum işi yaparken) aklıma bir soru geldi: "Ulen, bu yaşa geldin, kaç tane ünlü ile karşılaştın ki?"

Epey bi düşündüm, listemi oluşturdum, iş dünyası ve konserleri çıkarttım... Buyrun size, 3 metreden daha yakından gördüğüm, ünlüler listesi:

- Aylin Aslım (disco)
- Can Dündar (otel)
- Duman (hepsi birden, uçak)
- Harun Kolçak (bar)
- Hüseyin Turan (asker)
- İzel (uçak)
- Kibariye (duty free)
- Mahmut Demir (sokak)
- Murathan Mungan (cafe)
- Nedim Saban (bar)
- Rasim Öztekin (sokak)
- Rober Hatemo (bar)
- Serdar Ortaç (asker)

"Magazinsel açıdan pek şanssız bir hayatım olmuş" dedim kendi kendime... Bu düşünce, "olm, manyak mısın sabah sabah aklına nerden geldi bu? hadi bitir işini daha duş yapıcan" şeklinde bir azar ile tarafımca sonlandırıldı, iyi de oldu...

ek:
* aklımdan geçen başka bir düşünce de bu listede "XXXX (yatakta)" girişinin olmamasıydı. Azar gelene kadar olası yatak girişleri düşünülerek, işimize devam edildi.

13 Ağustos 2007 Pazartesi

Stick Magnetic Ribbons on your SUV

Sabah sabah günümü şenlendiren şey:

Sözleri de buraya ekleyeyim:

My cunt, my cunt,
My country's calling me;
Asshole, asshole,
A soldier I will be;
To piss, to piss,
Two pistols by my side;
A whore, a whore,
A horsie I will ride!

I'm sitting here in Iraq,
And I wish my head had eyeballs in the back.
It's a bummer that my Hummer isn't armoured to a teeth
Show me your support; you spend a Dollar ninetythree.
A Dollar ninety three.

Oh, Stick magnetic ribbons on your SUV,
Keep your apathy and get off scott-free.
If I don't see a ribbon on that SUV,
I'll call you a red,
Wish you were dead,
Put the blame on weed.
If I don't see a ribbon on that SUV.

Please don't send me to Iran.
And I sure don't wanna see Afghanistan.
Any day now I could be another grunt sporting a stone.
So buy another ribbon while you're paying at the pump.
You're paying at the pump.

Go stick another ribbon up your SUV.
Stick your apathy up your passivity.
If I see another ribbon on that SUV:
I'll flip you the bird and make a word of the day; complacency.
So stick that stupid ribbon up your S-U-V

Now the whole damn world is bleeding
And the last thing that we need
's another fucking ribbon on that gas-guzzling SOB…

12 Ağustos 2007 Pazar

Misafir

Bir haftadır evimde bir misafir var, komik bi çocuk. Aslında eşşek kadar bi adam ama ben ona çocuk demeyi tercih ediyorum. Eşşek kısmı da doğru değil aslında, 6 ay öncesine göre 29 kilo verdiği halde hala ayı gibi olan bi çocuk işte, kürkü de var... Dizüstü bilgisayarı ile salona kapattım, arada bir görüşüyoruz kendisiyle..

Duvarkağıdına ise bayıldım, sizinle de paylaşayım dedim, belki kendisi hakkında fikir verir. Buyrun:



Stajı bir ay kadar sürecekmiş ve görünüşe göre bu süreyi benimle geçirmek niyetinde... Bakalım o zaman da hala "komik bi çocuk" diyebilecek miyim...

Ek:
Duvarkağıdı zevkinin, müzik zevki ile alakası yok.

10 Ağustos 2007 Cuma

DSA

Bir süredir bacağımdaki kasılmalar nedeniyle doktora gidiyorum... Röntgen, renkli doppler vs derken bir de DSA çektirmemi istedi... Hatta doktorum, filmin çekileceği yerden randevumu bile aldı...

Lay, lay, lom diyerek işyerimden 1 saat izin aldım ve filmin çekileceği yere gittim. Soyun dediler soyundum, yat dediler yattım... Yüzümün önündeki kocaman makina parçası dışında bir şey göremeyerek bekledim... Şöyle bir şey işte:


Cart diye bir iğne girdi kasığıma, sonra "kasılmayın iğne yapıyorum" dedi bir kadın... Çok canım yandı... Sonra tekrar bekledim, biri daha geldi ve bir cart daha.. Daha çok canım yandı...
Ben: "Ya bir şey rica edicem, bir daha iğne felan yapmadan önce haber verir misiniz?"
Onlar: "Yok bitti bile, şimdi anjiyonuzu yapıcaz".

Ne, ne, ne, neeeeaaaa???!!!! bile diyemeden, bol miktarda ter dökerek, hatta kan şekerimi düşürerek işlemin bitmesini bekledim. Yani, DSA dedikleri şeyin A'sı anjiyo demekmiş, tam açılımı ise Digital Substruction Angio...

Sonra kasık üzerinde kum torbaları ile 1,5 saat yattım. Sonra eve gidip akşama kadar daha yattım, sonra 2 gün rapor alıp 48 saat daha yattım... Son 24 saat olağan bir pazar günü geçti, o kadar iyiydim yani... Doktorun "dizine kadar morarma olabilir" hatırlatması ise gereksiz kaldı, ikinci günde kızarıklık bile yoktu.

Sonuçta: doktor direkt anjiyo dese, belki stres yapacaktım, belki yaptırmamak için bahaneler bulacaktım. Ama okuduğunuz üzere, ikinci bir "oldu da bitti maaşallah" vakası yaşadım. Gerçekten de oldu da bitti...


Ek:
Bacaklara giden aorttaki ayrımdan hemen sonrasında sol taraf "nerede ise tamamen", sağ taraf ise "yarıdan fazla" tıkalı..

Ek 2:
Sanırım haftaya "Stent taktırma ya da balon operasyonu" başlıklı bir girişim daha olacak...

5 Ağustos 2007 Pazar

Bu neeeeee

Detay fotoğrafları çekme konusunda, şöyle çalışmalarım olmuştu, kimse anlamadı neyin fotoğrafı olduğunu...


Schweppes Limon şişesi



İşyeri bahçesindeki ahşap masa



Nike marka ayakkabımın tabanı



Sigara paketindeki TAPDK logosu



Kot pantalon


Sol avuç içim

Pek bi eğlencesiz...


Bi süredir kafamda dolanıp duran bi cümle var... Her zaman kendimi çözme, olayları analiz etme çabaları sonrasında, kendiliğinden kurulan ve gerçekliği araştırılıp özeleştiri yapılmaya çalışılan bir şey:

"Ben pek bi eğlencesiz biriyim"...

Sebep:
Daha önceki girişi buraya dahil edelim. Herkesin önem ve değer verdiği (onların yalancısıyım), zor anlarında sığındıkları, dertleştikleri, yardım istedikleri vs vs vs vs biriyken; aynı kişilerin yaptığı/düzenlediği/katıldığı eğlenceli şeylerden haberdar edilmemem/davet edilmemem...

Yorum:
Yani ciddi olan her bişeyde varım, ama eğlence adına yapılanlarda yokum...

Sonuç:
Demek ki ben pek eğlencesiz biriyim; eğlenmiyorum, eğlendirmiyorum...

Zeki, bilgili, görgülü, yardımsever, dost, arkadaş, baba, düşünceli, söz dinleyen, söz dinleten, yorumlar yapan, eğiten, doğru yolu gösteren biri olmaya çalıştım hep, yani "iyi" olarak tanımlanan biri... Ama sosyal, sıcak, yakın, eğlenceli, komik, arzulanan, istenen gibi şeyler olmayı unutmuşum...

Tüm dost, arkadaş ve tanıdıklarımdan özür dilerim...



ek:
Yazarken farkettim ki, "Öğreten Adam ve Ak Sakallı Dede arası biri" olarak da tanımlanabiliyorum...

ek 2:
Bu konuda çalışmam lazım; sosyalleşmem, dışarı açılmam... Kendime Not kısmına ekleyeyim :)

ADSL fiyat indirimi

ADSL fiyatlarının indirildiğinden ve 6 Ağustos 2006'dan itibaren yeni hızların otomatik olarak ayarlanacağından haberi olmayan kalmadı... "Güzel bir haber" sınıfına sokuldu... Kimilerine göre "missss gibi" oldu, kimileri "elalem 20MB bağlantıyı 20YTL gibi fiyata alırken" çığlıkları attı... Beni de kara kara düşünceler aldı...

Yeni durumda hattım 512KB'den 2MB'e çıkacak ve 9YTL daha az para ödeyeceğim... Burası güzel haber sayılabilir-di...

Excel dosyamın durumu vahim.. 400GB'ın üzerindeki harddiskte yatan filmlerden ilk basacağım film 4058. olacak... 512KB hat ile buralara geldiysem, 2MB'e çıkartılan hattım ile ne yapacağım ben????



Gelsin boş dvd masrafları, gitsin ek harddisk masrafları... Off anam offf...

"Save internet as" yapıp alemden çekilmenin ya da kendimi internetsiz bir dağ başına kapatıp henüz izlemediğim (ama bastığım ve listeye girdiğim) binlerce filmi izleme zamanım geldi galiba...

Ek:
Buraya bunları yazarken "artık sadece dvd indireyim, torrent kullanayım, tüm arşivi yenileyeyim" gibi düşünceler oluşturan beyin bölgemi zikmek istiyorum, yapabilirsem.

3 Ağustos 2007 Cuma

Windows...rrrgghhh....XP


Salakça bir virüs problemi yaşayıp Windows XP bir daha açılmamaya başladığından beri, evde hiç bir iş yapamaz oldum...

Tekrar XP kur, aman C'ye kurdurmuyor D'ye kurayım, aman datalarım göçmesin, ama D'den çalışınca çok salak oluyor C'ye format attırmıyor, bir daha XP kurayım bu sefer C'ye olsun.... İş sadece Windows kurmakla kalsa neyse; yüzlerce cd arasından sürücü ve program bul, programları tekrar kur, ayarları tekrar yap, eski ayarları yeni programa taşı, eski alışkanlıklara tekrar dönmeye çalış.... Arada uçup giden saatler, günler... Sonuçta hiç bir zaman eskiye tam olarak dönemeyip, yeni alışkanlıklar edinmeye çalış...

Saçma sapan bir yolla virüs kaptığım için kendime mi kızayım?

Saçma sapan bir yolla sistemi çökertecek virüs yazana mı kızayım?

Saçma sapan bir yolla saçma sapan bir yöntemle kapılabilen saçma sapan bir virüsün bile çökertebildiği bir sistem yazana mı kızayım?

Sonuç 1:
Saçma sapan bir yolla saçma sapan bir yöntemle kapılabilen saçma sapan bir virüsün bile çökertebildiği bir sistem kullandığım için kendime kızarak olayı kapattım.

Sonuç 1 (geriplan): İlla kızılacak birilerini aramamın (ve bulmamın) nedeni olarak "alışkanlık" denen şeyi gösteriyorum. Hayatı kolaylaştıran, çekilir kılan, gücünüzü aradaki detaylara değil asıl hedefinize ulaşmak için kullanmanızı sağlayan şeyler.. Çoğu zaman düşünmeden yaptığımız hareketlerin, hayatımızda bu kadar büyük yeri olması ve (alışkanlıklarımızın) düzenleri bozulduğunda bunu tekrar yoluna koymak için çok daha büyük çaba göstermemiz gerekliliği... Bu konuda bi ara başka bir başlık açayım...

Sonuç 2:
XP pikniği süpermiş, yapanlara (İbrahim Delil & Burak Yılmaz) tebrikler... Buraya da pek yakıştı...