16 Mart 2008 Pazar

B.ktan S.K. uyarlamalarından sonra

Az önce The Mist'i izledim...

Hiç bir beklentim yoktu, sadece merak ediyordum. Özellikle Stephen King uyarlamaları konusunda sıçan sinema endüstrisi bu kez ne boklar yapmış diyordum... amaaaaaa......

Şaşırdım.. İyiydi, gerçekten iyiydi... Bırakamadım, ve şu an benden 8 puanı almış durumda.

Bir korku/gerilim filmi olarak bu puanı haketmeyebilirdi aslında ama bir SK uyarlaması olarak hakediyor.... Hayvan Mezarlığı'ndan beri en iyi SK uyarlaması diyebilirim...

Hikayenin kitapta bittiği yerden sonra filmin devam etmesi ve özellikle orada geçen olaylar sinir bozucu.. "Sinir Bozucu" diyeyim tekrar... Bi kere daha söyleyeyim, sinir bozucu.

İzleyin derim.

8 Mart 2008 Cumartesi

Webmaster duası

memdali:
eee... naapıyosun?
dorux:
geçen müftülüğün sitesini yapıcam demiştim ya
ona neler yapabilirim ona bakııyorum
memdali:
abdes al da öyle yap bari, cenabet cenabet müftü işi yapma
dorux:
hadi ordan
memdali:
iki yasin, bi fatiha okuyarak başla.. besmele çekmeyi unutma
memdali:

niyet ettim allah rızası için bu siteyi yapmaya. allahım css idlerim birbirine girmesin, javascriptlerim exception vermesin, actionscript variablelarım undefined dönmesin, serverim 500 hatası ile patlamasın, bütün imajlar klasörlerinde olsun kırık çıkmasın, linklerim mahkeme kararı ile engellenmesin, html taglerini kapatmayı unutmayayım, browser farklılığı sorun çıkartmasın yarabbim, sen şu kuluna çalışan kodlar, kolay edit edilen template'lar nasib eyle yaaaaraabbbiiiiimmmmm
dorux:
aminnnnnnnnnnnnnnnnn
memdali:
bak bu webmaster duası, günde 3 kere okursan guru oluyosun

dorux:
:)
memdali:
tam blogluk oldu bu ha

dorux:

1 Mart 2008 Cumartesi

4 - Kaçış



Kostak beyimiz, dün akşam bir boş anımı yakalayıp evden kaçıverdi, ya da kaçıvermiş.

Kaçtığını anlamam 17-18 saat sürdü. Her zaman olduğu gibi evin, benim varlığından haberdar bile olmadığım, bir köşesine girip saklandığını düşünmüştüm. Minicik bir şey olmasa bile, bir kedinin isteyince ne kadar küçük deliklere sığabildiğine inanamazsınız. Öğleye doğru uyanıp gece yanıma gelmediğini, yemeğine ve kumuna dokunulmadığını farkettiğimde işin rengi değişti.

Kapıcıya sorduğumda, bina içinde bulunan bir kedinin yabancı olduğu düşüncesi ile dışarı atıldığını öğrendim. Tabii ki, benim bunun öğrenmemden 15-16 saat kadar önce... Bina çevresinde, her ne kadar sonuçsuz kalacağını bilsem bile, aramadığım köşe delik kalmadı... Bulamadım.

Bütün günüm iğrenç bir şekilde geçti. Oyuncaklarını bir köşeye toplarken, süt kabını temizleyip kaldırırken, oraya buraya saçılmış tüylerine gözüm takıldıkça başım çatlayana kadar ağladım (evet, erkekler de ağlar; evet bu yaştaki koskoca adamlar bile ağlar).

Ve ne oldu?

Kaybolduktan tam 24 saat sonra beyimiz, kovulduğu kapıya gelmiş... Kapıcının haber vermesi ile koşa koşa indim, beni görünce keskin bi "miauu" ile kucağıma çıkıverdi. Eve girdik; sırası ile kilimine, mama kabına, sevgili faresine ve sandalyesine koşturdu. Sonra da bana geldi.

Şu saniye kucağımda uyuyor. Rüyalar görüyor, hiç olmadığı kadar çok kasılıp elini ayağını sallıyor, sanırım hoş olmayan bir gece geçirdi... Biraz kirlenmiş (neyse ki, kendini temizleyebiliyor), bol miktarda korkmuş (yanımdan ayrılmıyor) ve sanırım hoş olmayan bazı muamelelere maruz kalmış (bir patisindeki tüylerin bir kısmı yanmış/yakılmış).

Umarım bir daha olmaz, bu ikimize de ders olmuştur. Yani, bana oldu ya, onu bilmem...


Ek:
Üst üste aynı konu üzerine 4 yazı yazıyor olmam, sizce kabul edilemez olabilir. Ne yapayım, hayatımda yeni/farklı olan bir tek o var (sayılır, diğer kişiyi daha sonra anlatacağım).