20 Kasım 2007 Salı

Sabah sabah, trafik terörü

Birkaç gündür, özellikle sabah saatlerinde yeni bir kabusum oldu. Nazik deyişi ile "bayan sürücü"ler... Daha doğrusu, bayan sürücü terörü... Hemen seksist, ayrımcı ya da faşist gibi sıfatlar kullanmayın ve sadece bu sabah başıma gelenleri okuduktan sonra karar verin:

- Uğur Mumcu Caddesi, sabah trafiği, bankalar önünde çift sıra park etmiş araçlar... Birkaç araba önde giden şahsiyet bir türlü park edecek yer bulamıyor... Daha doğrusu bulduğu yeri beğenmediği için sürekli sağa girip çıkıyor, gideceği yere santimetre cinsinden en yakın park yerini arıyor... Eh, sol taraf zaten tek şerit işlediği için biz arkadakiler sürekli bekliyoruz... Sürücü: bir kadın.

- Trafik yoğun akar. Soldan dik gelen girişlerdeki araçlar ile mücadele etmeye çalışmaktasınızdır. Bu arada sağınızdaki araç, aynı hızda gitmenize rağmen sürekli sizin önünüze geçmeye çalışmaktadır. Giderek sola yanaşır, siz de kaldırıma... Korna işe yaramaz, hızlanmanız mümkün değildir. İyice sıkıştığınızda kornaya asılıp kafayı çevirirsiniz. Yandaki sürücü sizinle ilgilenmez, kafasını çevirmez bile; evet bir kadın. Susup devam etmeye çalışırsınız ama aynı taciz devam eder. Yine kornaya asılıp camı açarsınız, "Hanımefendi ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" diye sorarsınız. Aldığınız cevap sizin durup yol vermenize neden olur: "Ne yapayım sağda park etmiş araçlar var"...

- Uğur Mumcu Caddesi, İş Bankası önü. Sağ şerit park etmiş arabalarla dolu, diğer iki şerit ilerlemeye çalışıyor ama bir nedenle ilerlemiyor. Tam önümdeki araç ortadan giderek iki şeridi birden işgal ediyor, selektör yapmak işe yaramıyor. Araç birden duruyor ve sürücü birine el sallamaya başlıyor. Bekliyorsunuz, el sallanan yaya durumu farketmiyor, siz beklemeye devam ediyorsunuz. Bu kez sürücü ve yanındaki yolcu birlikte el sallıyorlar. Yaya sonunda durumu farkediyor ve arabaya yaklaşıyor. "N'aber, bilmemkim abi?" sorusunu arkadaki klakson sesleri arasında zar zor duyuyorsunuz. Sohbetlerinin bitmesini bekledikten sonra ilerideki kavşakta bir fırsat yakalayıp arabayı geçiyorsunuz, geçerken dönüp baktığınızda sürücüyü görüyorsunuz: bir kadın.

- Çankaya Caddesi, Köşk'ün önü. Yol yapım çalışmaları nedeni ile yola sığamayan sürücü, iki aracı çizmiş ve gelişteki iki şerit birden kapanmış. Trafik bizim bulunduğumuz şeritlerden çift yön ilerliyor, bir üstteki maddede geçen sıkışıklığın nedenini anlıyorsunuz. Sıranız gelip o dar yerden geçerken mecburen bakıyorsunuz ve arabasındaki hasar, tampondaki en fazla 10cm'lik çizik, nedeni ile çizdiği araçların sürücülerine saldıran kişiyi görüyorsunuz: bir kadın.

- İnönü Bulvarı, Çalışma Bakanlığı önü. Altgeçitten çıkmışsınız, önünüz açık gidiyorsunuz. O sırada sağdan bir araç (hani şu doblo, partner gibi ticari olanlardan.. varoş cipi de denir) en sola sizin önünüze geçer. Frene asılırsınız. Sağı boş olduğu için yol istersiniz, tık yok. Selektör yaparsınız tık yok, bip dersiniz tık yok, DAAAT dersiniz yine tık yoktur... Mecburiyetten sağına geçer, yolunuza devam etmeden önce sürücüye bi göz atarsınız: bir kadın.

. . .

Bunların hepsi yoğun trafik için çok sıradan şeyler değil mi? Her gün olan özelliksiz şeyler, herkesin başına gelir. Eh, tamam kabul ediyorum, normal şeyler bunlar.... Şikeyet etmenin, bloga almanın hiç anlamı yok, hatta bu konuda bu kadar laf döktürmek, şikayet etmek de anlamsız.

Bu kadar anlamsız olan şeyde anlamadığım ana bir nokta var: Neden başrol oyuncuları hep kadın... Hepsi rastlantı mı? Kötü şans? Cinsiyetçilik? Ayırımcılık? Faşistlik?


Ek:
Sanırım ben cinsiyetçi, ayırımcı ve faşistim; söz konusu trafik ise.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

evde otursun esas işini yapsın cocuk baksın.