3 Şubat 2011 Perşembe

Bırakıveriyorum Kendimi

Son 3 kayıttan ikisinde Mine'ye yazdıklarımı yayınlamıştım, bu kez Buyçe'ye yazdığımdan bir bölümü (başına açıklama amaçlı bir paragraf ekleyerek) yayınlıyorum...


Gripin'in "Sen Gidiyorsun"u çok dinliyorum şu aralar, gidecek olan ben olsam da anlamlı geliyor bana. Geride bırakacaklarım bana bu şarkıyı söyleyecekmiş sanki, gittiğim için şikayetler edeceklermiş gibi... Geride kimi bırakıyorum dersen, vardır birileri elbet beni de seven ya.. Kalmıştır yani üç beş kişi...


Yeniliğin heyecanı var tabii ki, hem negatif hem pozitif yönde… İnsan belli yaşa gelince değişikliğin her türlüsü zor geliyor ya, ben komple bir değişikliğe kalkışıyorum. Daha önce hiç bulunmadığım bir şehre, hiç yürümediğim sokaklara ne kadar ev, ne kadar yuva diyebileceğim bilemiyorum… Yine de denemek zorundayım, belki iyi olur değişiklik :)

Hep bi şekilde güvenceci biri oldum; hep bi şekilde bir yere ayağımı basmak, sırtımı dayamak istedim.. Bu kez böyle bir şey olmayacak ve her şey belirsiz durumda… Bu belirsizliktir ya insanı korkutan; başına ağrılar, ellerine titremeler getiren, gece gözlerin açık tavanı seyretmeni sağlayan…

Her durumda belirsizlik var hayatımda; kalsam da ağrılar, titremeler, seyretmeler eksik değil ki.. Bir cesaret, bir gayret bunu da deneyeyim dedim; daha sonraki “keşke”lere fırsat vermemek için..

Yani, bırakıveriyorum kendimi değişime, belkilere..  Yeni zeminler, yeni duvarlar bulabilecek miyim, birlikte göreceğiz… ;)

2 yorum:

La Loba dedi ki...

Bir seyler kacirmisim ben. Neler oluyor?

Kırmızı Çizmeli Kedi dedi ki...

Heyecanlı... Yeni birşeylere başlayacak olmak yani. Gözükara tabir edilen insanlar vardır ya hani. Onlardanım ben. Hiç bir zaman 'sağlamcı' olmadım sizin bahsettiğiniz anlamda. Olsaydım daha mı iyi olurdu? Olmadım da ne oldu??? Bilmiyorum ama şu 'keşke' olayı var ya hani; keşke yapmasaydım demeyi, keşke yapsaydım demeye tercih ettim her zaman. Umarım yuva diyebilecek kadar çok seversin gittiğin ya da gideceğin yeri.